İşlenmiş besinlerdeki ve dijital dünyadaki sığlık


    Uzun zamandır basit gıdalar yerine kompleks yapıda olan, daha az işlenmiş ürünleri tercih ediyorum. Kompleks gıdalar basit gıdalara göre sağlık açısından daha faydalı. Çünkü besinlerin kompleks yapılarını bozacak şekilde işlemlere tabi tutmanın onlardan aldığımız faydayı azaltıyor. Örneğin buğdaydaki kepek, tohum gibi tabakalarının atılmasıyla elde edilen beyaz ekmek glisemik indeksi yüksek, yani kan şekerini hızlı bir şekilde yükselmesine yol açarak tok hissetmemizin önüne geçmek dahil vücutta çeşitli hasarlara yol açıyor. Benzer bir durum meyvelerde de geçerli. Yapılan bir araştırmada bir gruba aynı miktarda meyve tüketimine denk gelecek şekilde meyve suyu içerilirken ikinci gruba meyve püresi üçüncü gruba ise meyve ham halinde veriliyor. Daha sonrasında tüm grupların kan şekeri değerlerine ve açlık tokluk durumlarına baktıklarında kan şekeri en dengeli şekilde yükselen grup meyveyi ham haliyle tüketen grup olurken, meyve suyu şeklinde tüketen grubun kan şekeri en hızlı yükselen grup oluyor(1). Burdan çıkarılabilecek sonuç besinlerin ne kadar protein, karbonhidrat, yağ içerdiği gibi değerlerin yanı sıra besinin formu, yapısı da önem taşıyor. Bu kompleks yapının çeşitli işlemlerden geçirilerek parçalanması besinlerden istediğimiz faydayı alamamamıza yol açabileceği gibi farklı sorunlara da yol açabilir.

    Buna benzer bir yapının sosyal medya ve dijital dünya ile geçirdiğimiz zamanın artması ile birlikte de yaşandığını düşünüyorum. Gerçek hayatta bir araya gelip bir arkadaşımızla vakit geçirdiğimizde oldukça kompleks bir yapı içerisinde buluruz kendimizi. Beynimiz o anda muazzam derecede karmaşık bir şekilde beynimize giren girdilerle uğraşmaktadır. Konuştuğumuz kişinin yüz ifadeleri, ses tonu, kahvesini içtiği kupayı tutma şekli, etraftaki uyaranlara verdiği tepkiler gibi çok sayıda karmaşık veriyle işler halde buluruz beynimizi. Milyonlarca yıllık evrimleşmenin sonucu olarak ortaya çıkan oldukça kompleks ve anlaşılması güç bir yapıdadır beyinlerimiz. Sosyalleşmek de o derece önemlidir ki beynimizde sadece insan yüzleri üzerine özelleşmiş bölgelerimiz vardır. Oldukça iyi çalışan bu bölgemizden sayesinde bir insanın yüzünü tekrar gördüğümüzde hatırlamamız diğer herhangi bir nesneyi hatırlama olasılığımızdan daha yüksektir. Peki sosyal medyalarda yorum yaparak, beğen butonuna tıklayarak, ya da günümüzün büyük kısmını mesajlaşarak geçirdiğimizde neler oluyor? Bu kadar hassas ve kompleks sistemimizi sığ bir şekilde beslemiş oluyoruz. Mesajlaşmalar, beğenme sayıları, yorum sayıları gibi pek az bir girdiyle sosyallik ihtiyacımızı giderdiğimiz yanılgısına kapılıyoruz. Peki neden gerçek anlamda sosyalleşmek yerine bu basit araçlara sığınıyoruz? Çünkü elimizin altındalar ve kolay ulaşılabilirler. Tıpkı elimizin altında bulundurabildiğimiz, kolay bozulmayan, besin değeri anlamında zayıf ancak kalori ihtiyacını bir şekilde giderebilen paketli işlenmiş gıdalarla olan ilişkilerimiz gibi. İyi bir yiyecek şüphesiz daha uğraştırıcı olabilir, uzun süre saklanamaz ancak en nihayetinde daha sağlıklıdır. Sosyallik, insanlar arasında kabul görme ihtiyaçları da oldukça önemlidir, çünkü üstlendikleri fonksiyon hayatidir. Milyonlarca yıldır insanların tek başlarına hayatta kalmaları pek mümkün değildi, ve eğer ki diğer insanların arasında kendilerine makul bir yer edinemezlerse toplumun sağladığı faydalardan dışlanmak durumunda kalabilirlerdi, ki bu da ölümle eşdeğer sayılabilir. İnsanları toplum içerisinde kabul görmeye iten beyindeki bu devreler hala mevcut ve bir şekilde doyurulmadıklarında kişide huzursuzluk, kaygı ve depresiflik gibi ruh hallerine itebiliyor. Aynı şekilde dijital dünyadaki sığ deneyimlerin gerçek iletişimin yerini alması da benzer olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Sosyal medya ve benzeri sitelerde geçirilen süreler arttıkça insanların bir araya gelerek daha zengin deneyimler elde etmesinin önüne geçiyor. Bunun sonucunda da bahsettiğim gibi kişi yeteri kadar tatmin olamadığından ruhsal sorunlara gebe bir şekilde kendini daha çok sosyal medyaya bağımlı halde bulabiliyor.


Bu konuları daha da kapsamlı bir şekilde ele alan kitaplar:





Yorum Gönder

0 Yorumlar