Algoritma nedir?
TDK’nın tanımına göre algoritma “iyi tanımlanmış kuralların ve işlemlerin adım adım uygulanmasıyla bir sorunun giderilmesi veya sonuca en hızlı biçimde ulaşılması işlemi”dir. Bu yazının ilerleyen kısımlarında hayatlarımızda fazlasıyla yer edinmiş dijital mecralardaki algoritmaların hangi sorunlara çözüm ürettiği ya da hangi amaçlara ulaşmak adına kurgulandıklarına, farklı şekillerde kurgulanmalarının mümkün olup olmadıklarını tartışacağım.
Dijital platformlardaki algoritmalar
Youtube, X, Facebook, Instagram gibi platformlarda takip ettiğimiz içerikler haricinde önümüze birçok içerik daha yüklenir. Her can sıkıntısında yukarıdan aşağıya doğru kaydırdığımızda da daha yeni ve farklı içeriklerle ekranımız güncellenir. Algoritmalar burada önümüze ne çıkması gerektiği ile ilgili bir dizi hesaplamalar yaparlar. Algoritmalar hangi içeriklere daha uzun süre baktığımız, yaşımız, yaşadığımız yer vs gibi birçok veriyi de göz önünde bulundurarak her seferinde hedeflerinde daha iyi olmak üzere kendilerine ince ayar yaparlar. Peki bu algoritmaların hedefi nedir? İnsanların daha sağlıklı ve kendilerini geliştirecek içerikler bulmasını sağlamak, ya da insanlar arasındaki nefreti ve kutuplaşmayı azaltarak toplumun huzurunu arttırmak mı? Tabii ki böyle olsaydı güzel olurdu, ancak Facebook, Google gibi dünyanın en büyük teknoloji şirketlerini bu kadar büyük yapmaya yetecek kadar karlı olmazdı. Gelir modelleri kişilere daha çok reklam izletmek ve izlettikleri reklamların da daha çok tıklanmasıyla bağlantılı olan bu şirketlerin karını arttırabilmelerinin en temel yolu olabildiğince insanının olabildiğince vaktini ve dikkatini kendi platformlarına çekmektir. Böylelikle her bir reklamın doğru hedef kitleye gösterildiğini bildiklerinde reklamlarının ücretini arttırabilecekler daha çok kişiye gösterebildiklerinde de daha çok gelir elde edebilecekler. Bu denklemde dikkat endüstrisi adı verilen teknoloji şirketleri ile reklam veren şirketlerin aralarında pazarlık ettiği ürün ise biz kullanıcılar oluyoruz. Artık bir vecize haline gelmiş o meşhur sözün de belirttiği gibi bir ürüne para ödemiyorsanız muhtemelen ürün sizsinizdir. İnsanların dikkatinin toplamayı başardıktan sonra bunun paraya dönüştürülebileceğinin görülmesi 16-17 yüzyıl Avrupasının haftalık gazetelerine kadar takip edilebiliyor[1]. Başlangıçta tüm sorumluluğu okuyucularına kaliteli içerik üretmek, dünyada yaşanan güncel bilgileri derleyip iletmek iken gazetelere reklam almanın daha karlı olduğu görülmüş. Bu sayede gazete fiyatları düşük tutulabilecek ve çok daha fazla sayıda satışa ulaşılabilecekti. Dikkat endüstrisi daha sonra radyolar televizyonlar derken şu anda da internet dünyasında daha da karlı bir iş olarak varlığını sürdürüyor. Bu noktada da kullanıcıların sağlığı kolaylıkla göz ardı edilecektir. Örneğin Google veya Facebook’un Ceo’su iseniz öncelikle hesap vermesi gereken kişiler hissedarlarıdır, ve hissedarlara gelirlerimiz düştü ama insanlık adına iyi işler yaptık demek başarısız olarak adlandırılmanın ve kovulmanın önüne geçmeyecektir. Bu platformların faydaları da var elbette ancak kullanımımızı optimize etmezsek zararları faydalarını fazlasıyla aşıyor. Bildirimleri kapatmak, telefondan uygulamaları silerek gerektiğinde bilgisayardan ya da telefonun tarayıcısından girmek bu platformlarda geçirdiğimiz gereğinden fazla süreyi azaltmak konusunda alınabilecek küçük ve etkili uygulamalardan bazılarıdır.
Algoritmalar farklı şekillerde kurgulanabilir mi?
Algoritmalar insan sağlığını ön plana koyacak şekilde planlanmış olsaydı eğer, şu anki dizaynının tam aksine aşırı vakit geçirmeye teşvik etmeyecek şekilde kullanıcılarının kaliteli ve kendilerini geliştirebilecekleri içerikleri daha kolay bulmalarına yardım edecek şekilde olabilirdi. Doğamız gereği daha az efor gerektiren içerikleri daha çok tüketiyoruz. Ancak hemen hemen her konuda biraz daha derinlere inmek ve daha kompleks yapıları anlayabilmemiz adına bilişsel olarak kendimizi zorlamamız gerekiyor. Sporcuların da çok iyi bildiği gibi biraz acı çekmek kasların gelişimi için gereklidir ve gelişimin göstergesidir. Sürekli basit idmanlar yapmanın kişiyi olduğu yerden daha iyi bir yere götürmeyeceği gibi sürekli basit içerikler tüketmek de kişileri olduğu yerden daha iyi bir yere götürmeyecektir. Üstelik vaktimizin çoğunu alan bu platformlar bizi daha sağlıklı aktiviteler yapmaktan, gerçek anlamda kendi başımıza kalıp dinlenmekten ya da arkadaşlarımızla gerçekten bir sohbet yaptığımız zamanlardan çaldığından bize daha çok zarar vermeye başlıyor. Bir diğer sorun da toplumsal. İnsanlar kendi düşündükleri fikirleri savunan insanlara daha çok vakit ayırdığından algoritmalar bu videoları daha sık gösteriyor. Bunun sonucunda da insanlar sadece kendi gibi düşünen insanlarla dolu bir dünyada buluyor kendilerini. Bu da kullanıcıların kendi gibi düşünmeyen insanları düşmanca görmeye, hatta insan olarak bile görmemeye başlamalarına sebep olacak kadar tehlikeli yerlere gidebiliyor. Bunun yerine farklı fikirlerin önümüze çıkması bizden farklı düşünen insanlara maruz kalmak onların da bizim gibi birer insan olduklarını, temelde çoğumuzun iyi şeyler istediğini ancak bu iyi şeylere ulaşmak konusunda farklı fikirlerimiz olduğunu görmemize yardımcı olacaktır.
1. Barrès-Baker, M.C., An Introduction to the Early History of Newspaper Advertising, [Brent Museum and Archive Occasional Publications, No. 2], Brent Heritage Services, 2006
0 Yorumlar